Mislinan henüz 1,5 yaşındayken boynunda fark ettiğimiz bir şişlikle başlayan yolculuğumuz, bizi hiç bilmediğimiz bir dünyaya götürdü. İlk olarak enfeksiyon zannedildi, ancak yapılan detaylı tetkikler sonucunda Lenfoma teşhisi konuldu. O küçücük haliyle kemoterapiye başladı; saçları döküldü, ateşler içinde kaldı, iştahını yitirdi. Biz, neyle karşı karşıya olduğumuzu dahi bilmeden, Erzurum’da üç kür kemoterapi sürecine başladık. Her gün hastaneye gidip kan verdik, sonuç bekledik. Bu bizim için yeni bir hayatın başlangıcıydı.
Derken, bu mücadele içinde 2,5 yaşındaki diğer kızım Havva Nur’un da karnında bir şişlik fark ettik. Eşim hastaneye götürdü. Yine ateş, kilo kaybı, iştahsızlık… Maalesef onun da Lenfoma olduğu anlaşıldı. Acil olarak tedaviye alınması gerekiyordu. İki ay arayla iki çocuğuma konulan aynı teşhisle sarsıldık. Ancak yılmadık. Çocuklarımın İstanbul’da, en iyi şartlarda tedavi edilmesini istedim. Sevk taleplerimizi reddetmeden, bize destek olan doktorlarımız sayesinde Çapa Tıp Fakültesi’nde tedavimize başladık.
Havva Nur’un hastalığı bir yıl içinde iki kez nüksetti. Otolog nakil yapıldı ancak başarılı olmadı. Mislinan da benzer bir süreci yaşadı; üç kez nüksetti ve onun da nakli sonuçsuz kaldı. Her şeye rağmen umut ettik, bekledik, direndik. Nihayet Mislinan için Türk Kemik İliği Bankası’ndan uygun donör bulundu ve nakil gerçekleşti. Şimdi okula gidiyor, her ay kontrollerini aksatmadan sürdürüyor.
Havva Nur’a ise ben, annesi olarak ilik verdim. Onun da savaşı uzun sürdü ama şu an o da okuluna gidiyor ve sağlığına kavuşma yolunda ilerliyor. Biz yeniden nefes aldık, hayata tutunduk.
Derken, yıllar sonra üçüncü çocuğum Abdulsamet’e de Lenfoma teşhisi konuldu. O da kemoterapiye başladı. Kemik iliği gerektiğinde, yine ben verici oldum. Şimdi onun savaşı devam ediyor. Bağışıklığı zayıf olduğu için bu yıl okula ara verdik. Ancak her yeni gün, umutla dolu bir sayfa daha açılıyor bizim için.
Bu süreç boyunca hem fiziksel hem duygusal anlamda yıprandık ama asla vazgeçmedik. Çünkü annelik, pes etmeyen bir yürekle yürümektir. Biz bu zorluğun içinden geçtiysek, başkaları da geçebilir.
Tüm bu zorlu yolları yürürken, Kansersiz Yaşam Derneği hep yanımızdaydı. Bazen moral, bazen yönlendirme, bazen sadece bir telefonla bile desteğinizi hissettik. Bu dayanışma bize yalnız olmadığımızı gösterdi. Çocuklarımız bugün yeniden gülüyorsa, bunda umudu çoğaltan insanların ve kurumların payı büyük.
Biz umudu bırakmadık. Siz de bırakmayın. Kanser bir son değil, dayanışmayla aşılabilecek bir yoldur. Kansersiz bir yaşam hayal değil, gerçek olabilir. Yeter ki birlikte olalım, yeter ki umut edelim.