Tümörü fiziksel olarak ortadan kaldırmak ama neşter kullanmadan. Nasıl mı? İmmünoterapi sayesinde. Bu stratejinin faydası, önceki yıllarda ön bulgularla gösterilmişti, şimdi ise American Association for Cancer Research (AACR) kongresinde sunulan ve New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanan bir çalışmayla teyit edildi. DNA onarımında spesifik bir mekanizmanın bozulduğu – mismatch repair-deficient (dMMR) olarak adlandırılan – lokalize ve katı tümörlerde, dostarlimab adlı immünoterapötik ilacın kullanımı, cerrahi müdahaleye gerek kalmadan hastalığın tamamen ortadan kaldırılmasını sağladı.

İmmünoterapi nedir?

İmmünoterapi, bağışıklık sistemini uyararak kanser hücrelerini tanıyıp yok etmesini sağlamayı amaçlayan bir kanser tedavisi stratejisidir. 2011 yılında tarihteki ilk immünoterapötik ilaç olan ipilimumab’ın onaylanmasından bu yana immünoterapi büyük ilerlemeler kaydederek melanom, akciğer, böbrek, mesane gibi birçok kanserin tedavisinde devrim yaratmıştır. Bu yaklaşım sayesinde – burada anlattığımız gibi – birçok durumda kanseri kronik bir hastalığa dönüştürmek mümkün olmuştur.

Tümör duyarlı olduğunda

İmmünoterapinin etkisine özellikle duyarlı olan bazı kanser türleri, dMMR olarak bilinen belirli bir genetik özelliği taşır. Genetik olarak oldukça kararsız olan bu tümörler, bağışıklık sistemi tarafından “yabancı” olarak daha kolay tanınır. Bu özelliğe sahip en yaygın kanser türlerinden biri kolorektal (kalın bağırsak ve rektum) kanseridir. Bugün bu tümörlerin yaklaşık %15’inde dMMR mutasyonu olduğu tahmin edilmektedir. Son yıllarda yapılan çeşitli çalışmalar – bu derinlemesine analizde aktarıldığı gibi – metastatik evredeki hastalarda immünoterapinin faydasını ortaya koymuştur.

Ameliyattan önce kullanmak

Bir tedavi stratejisinin ileri evrelerde etkili olduğu kanıtlandığında, genellikle hastalığın daha erken evrelerinde de kullanılmaya başlanır. 2020 ve 2022 yıllarında, Hollanda Kanser Enstitüsü’nden Dr. Myriam Chalabi tarafından yürütülen öncü klinik araştırmalar (NICHE ve NICHE-2) ipilimumab ve nivolumab’ın birlikte ameliyat öncesinde (neoadjuvan olarak) uygulanmasının, çoğu vakada tam yanıt sağladığını gösterdi. Yani, tümör ortadan kaybolmuştu.

Tam remisyon elde etmek

Bu başarıdan ilhamla, etkilerin tekrarlanması ve geliştirilmesi amacıyla yeni çalışmalar başlatıldı. Bunlardan biri 2022’de New York’taki Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi‘nde yapıldı. 18 rektum dMMR tümörlü hastada yapılan küçük bir klinik denemede, hastaların tamamı sadece dostarlimab ile tedavi edildi ve cerrahi müdahale olmadan tam remisyon sağlandı. Araştırmacılar bile bu sonuç karşısında şaşkındı. “İmmünoterapinin dMMR tümörlerini ortadan kaldırma potansiyeline sahip olduğunu biliyorduk,” dedi çalışmanın yazarlarından Luis Diaz Jr., “ama %100 remisyon görmek gerçekten şaşırtıcıydı.” Bu ilk başarı, aynı genetik mutasyona sahip diğer tümör türlerinde de bu stratejinin denenmesine yol açtı. Rektum dışındaki mide, yemek borusu, kolon, safra yolları, idrar yolları, jinekolojik ve prostat tümörleri de dahil edildi. “Standart tedaviler çoğunlukla cerrahi, kemoterapi veya radyoterapiyi içeriyor ve ne yazık ki bu tedaviler yaşam kalitesi üzerinde ciddi etkilere sahip,” dedi analiz ortak yazarı Andrea Cercek, “immünoterapiyle organları ve işlevlerini korumayı hedefliyoruz.”

Yeni çalışmanın sonuçları

AACR kongresinde sunulan yeni çalışmada, evre II veya III dMMR tümörü olan 103 hasta incelendi. Analizlerde, 49 rektum kanserli hastada %100 oranında klinik tam remisyon sağlandığı ortaya kondu. Diğer 54 hastadan, farklı tümör tiplerine sahip olanların %65’i de tam remisyon elde etti. Toplamda, tam yanıt gösteren 84 hastadan 82’si cerrahiden vazgeçmeyi tercih etti. İki yıl süren takipte, rektum kanserli hastaların %92’si hastalıksız kalmaya devam etti. Cercek, “Yanıt oranlarının beklentilerin üzerinde olduğunu gördük, özellikle kolon ve mide tümörlerinde,” diye ekledi. Cerrahi gereken birkaç durumda bile, tümörler başlangıçtaki duruma göre küçülmüş ve daha az saldırgan hale gelmişti.

Bu yaklaşımın avantajları

Elde edilen sonuçlar, dMMR tümörlerinin tedavisinde bir dönüm noktası olabilir. Ancak çalışmanın sınırlamaları unutulmamalıdır: Her tümör tipi için hasta sayısının düşük olması, hastaların tek bir akademik merkezden olması ve kolon-dışı tümörlerde yanıt süresine dair verilerin hâlâ sınırlı olması. Bu önemli uyarılarla birlikte, cerrahiye alternatif olarak immünoterapinin kullanımı birçok avantaj sunabilir. Cerrahiden kaçınmak sadece neşterden kaçınmak anlamına gelmez; doğurganlığın, bağırsak, mesane ve cinsel işlevlerin korunması; stomaya bağlı kalınmasının önlenmesi gibi kalıcı engellerden kaçınmak anlamına da gelir. Diaz’a göre, “Organların korunması sadece yaşam kalitesini artırmakla kalmaz, aynı zamanda hayatta kalma süresini de olumlu etkileyebilir.” Çalışma şimdi bu yaklaşımın diğer kanser türlerine genişletilmesi ve elde edilen sonuçların pekiştirilmesi amacıyla devam edecek. Bu, kanserle mücadelede yeni bir dönemin kapılarını aralayabilir.

Yazının kaynağına buradan ulaşabilirsiniz.

Diğer yazılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.